Fer’iye Saraylarının bir bölümü
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Galatasaray İlkokulu’na verildi, sonra ortaokul ve
liseye dönüştürüldü. Günümüzde de Galatasaray Üniversitesi’ne ev sahipliği
yapıyor. Bu dönüşüm, aynı bir çocuğun ilkokuldan başlayıp üniversitede sonlanan
eğitim yaşantısına benziyor.
Saray olarak
yapıldı, önce ilkokul, sonra ortaokul ve lise olarak kullanıldı. Şimdi ise
ülkenin en önemli üniversitelerinden birine ev sahipliği yapıyor. Galatasaray
Üniversitesi’nin hikâyesi, aynı zamanda Cumhuriyet’i kuran kadroların eğitime
verdikleri desteğin de önemli bir göstergesi... Bu eğitim kurumunun hikâyesini,
objektif bir dille sizlere aktarmak yerine, içinde sekiz güzel yılımı
geçirdiğim 285 Görkem Kızılkayak’ın dili ve hissettikleriyle anlatmayı tercih
ettim. Sürçülisan edersem affola!
Yıl 1987,
aylardan eylül... Üzerime büyük gelen lacivert bir ceket ve gri bir pantolonla
Beşiktaş’tan Ortaköy’e doğru annemle yürüyorum. Üzerinde Galatasaray Lisesi
yazan, dev bir demir kapıdan geçerek sekiz güzel yılımı geçireceğim okula
giriyorum. Deniz kenarına inip, benim gibi üzerine büyük gelen okul kıyafetlerini
giymiş onlarca çocukla karşılaşınca rahatlıyorum. Tören başlıyor, kendisi de
Galatasaray Lisesi mezunu olan müdürümüz kürsüye çıkıyor, okulun tarihini,
Galatasaraylılığın ne demek olduğunu anlatıyor. O konuşmadan aklımda kalan tek
şey -umarım doğru hatırlıyorumdur- Prof. Dr. Yıldızhan Yayla’nın Ortaköy’de
öğrenciyken vapurları seyretmekten büyük bir zevk aldığı... Hani öğrenciler
genelde okula istemeye istemeye giderler... Hazırlık sınıfından 9. sınıfın
sonuna kadar süren Galatasaray Lisesi Ortaköy bölümündeki maceram boyunca
diyebilirim ki her gün büyük bir zevkle okula gittim. O dev kapıdan girince
beni karşılayan Boğaz’ın ve mis gibi tuz kokan havasının bunda payı büyüktür.
Yıllar sonra bu
yazıyı hazırlarken, İzzeddin Çalışlar’ın “525 Yılın Son 25 Yılı” isimli
kitabında Prof. Dr. Yıldızhan Yayla’nın bizlere yaptığı konuşmanın tam metnini
buldum. Yayla, benim Galatasaray’ı kazandığım yıl Marmara Üniversitesi Rektör
Yardımcılığı görevini bırakarak okuduğu liseye müdür olmuştu. Şöyle diyordu:
“... Unutmayalım ki, Galatasaray eğitiminde de
şampiyonluk ister. Başka bir seçeneği yoktur. Galatasaray’a hizmet ise,
doğrudan doğruya Türk toplumuna, Türk bilim, kültür, sanat ve sporuna
hizmettir. Çünkü Galatasaray’ın varlık sebebi budur. Dikkat edilecek olursa,
Galatasaray’ın övünç kaynağı, bu alanlarda yetiştirdiği bilim, sanat, kültür ve
devlet adamlarıyla, sporcularıdır. O büyük Galatasaraylılar, millet ve
devletine hatta fırsat doğduğunda bütün insanlığa hizmet etmişlerdir...”
Tam 25 yıl sonra
bu konuşmayı okuduğumda aklıma Galatasaray’a girdiğim yıl komşumuz olan
rahmetli Eşfak Aykaç geldi. Futbolcu, Macaristan’ı 3-1 yendiğimiz efsane maçta
Türk Milli Takımı’nın teknik direktörü olan Eşfak Aykaç. Galatasaray’a ilişkin
ilk bilgileri aldığım Eşfak amca, Hürriyet’teki köşesinde 29 Aralık 1981’de
şöyle yazmış: “... İlmin, fennin,
felsefenin, edebiyatın, güzel sanatların, musikinin, sporun en mümtaz
temsilcileri, bu irfan ocağından feyz alarak yurda büyük hizmetler
yapmışlardır. Genel bir tarifle anlatmak gerekirse, alelade bir kurttan
rengârenk kelebeği yaratan tabiat harikasına benzer, muhterem, muhteşem,
mübarek bir ‘Metamorphose’ yuvasıdır Galatasaray... Ben bu mektebin kapısından
içeri girdiğim 1926 senesindeki ismimle ‘1152 Eşfak Efendi’, Galatasaray Lisesi’ne
minnetlerimi, şükranlarımı ifade ediyor, şanlı, şerefli mevcudiyetini ebediyen
sürdürmesini diliyorum.”
Alelade bir kurt
olarak girdiğimiz okuldan Eşfak amcanın dediği gibi rengârenk kimliklerle
çıktık. Belki de okulun başardığı en önemli şey, öğrencilerini tornadan
geçirirmişçesine yetiştirmeyi reddetmesinden kaynaklanıyordu. Onun için Eşfak
amcanın yaptığı “metamorfoz” benzetmesi önemli. Çünkü hayatta fen, matematik
edebiyat kadar önemli bazı değerler de var. Arkadaşlarını kollama, yardımlaşma,
karşındakine saygı gösterme gibi değerleri verdiği için Galatasaray gerçek bir
“tabiat harikası”ydı benim için de...
Fer’iye Saraylarından Galatasaray İlkokulu’na...
Beşiktaş,
Cumhuriyet’in eğitim kazanımları açısından bakıldığında önemli bir laboratuvar.
Çünkü Cumhuriyet’i kuranlar, neredeyse tamamı Beşiktaş’ta bulunan saray
yapılarını eğitim yapılarına dönüştürdüler. Eğer bugün içinde 8 üniversite
yerleşkesi ve sayısız köklü ilköğretim okuluyla Beşiktaş’a “eğitim kenti”
diyorsak bunun altyapısının 1920-1930’lu yıllar arasında kurulduğunu
unutmayalım. Fer’iye Sarayları olarak
bilinen büyük saray kompleksini eğitimin hizmetine sunanlar Beşiktaş’ın bir
eğitim yuvasına dönüşmesini sağladılar. Günümüzde Ziya Kalkavan Anadolu
Denizcilik Lisesi olarak hizmet veren Kaptan ve Çarkçı Mektebi 1927’de, Kabataş
Erkek Lisesi 1928’de, Galatasaray Lisesi’nin ilkokul bölümü 1930’da, Beşiktaş
Kız Ortaokulu ve Lisesi 1940’da saray yapılarını kullanmaya başladı.
Beyoğlu’ndaki
Galatasaray Lisesi’nde öğretime başlayan ilkokul, 1930 yılında taşındığı
Ortaköy’deki binasında 1965 yılına kadar hizmet verdi. Kapatılma nedeni bir
muamma... Galatasaraylılar Milli Eğitim Bakanlığı’na niye kapatıldı diye
sorduklarında, bakanlık talebin okuldan geldiğini söyler. Hâlbuki böyle bir
talep yapılmamıştır. Aynı toplantıda Galatasaray’a kız öğrenci alınması konusu
netleşir. İlkokul öğrencilerinin boşalttığı koridorları 1966 yılında kız
öğrenciler doldurur.
Benim
Galatasaray’a girdiğim 1987 yılında da Ortaköy’ün hakimi kızlardı. Bizim eski
bina dediğimiz Fer’iye Saraylarına ait yapının üst katının tamamı kızlar
yatakhanesiydi. Erkeklerin yatakhanesi orta katta küçük bir alandaydı. Okulun
keyfi, son zilin çaldığı 15:05’ten sonra çıkardı. Bu saatten sonra okulun
tartışmasız sahipleriydik ve atılına kadar da okuldan çıkmazdık. Denizin
kenarında top oynamak kadar güzeli yoktur. Bazen adam geçmek yetmez dalgalara
da çalım atmak gerekir. En önemlisi de altın değerindeki topu Boğaz’a
kaçırmamaktır. Ortaköy’den kayık kiralayıp az top toplamadık Boğaz’dan...
Bir tek
öğrenciler için değil çalışanlar için de bulunmaz bir nimetti Boğaz...
Oltalarını alan çavuşlar deniz kıyısında çoğunlukla istavrit, tek tük izmarit
ve kefal avlarlardı. Mevsimine göre lüfere veya palamuta yatarlardı.
17:00’da etüt
zilinin çalması okulu terk etmemiz gerektiğini haber verirdi. İstemeye istemeye de olsa, çoğu zaman ayak
direterek okulu terk ederdik.
Lisemiz üniversite oluyor!
1992 yılında,
yani ben Ortaköy’de dokuzuncu sınıfı okurken Galatasaray’ın geleceğini
şekillendirecek bir karar alındı. Galatasaray Eğitim ve Öğretim Kurumu kuruldu.
Bu kararın ardından iki yıl sonra Galatasaray Üniversitesi resmen açıldı. 1994
yılında ilk öğrenciler, bizim güzel günlerimizin geçtiği Ortaköy’e geldiler.
1930’lardan 1965’lere kadar Galatasaray İlkokulu, 1994’e kadar Galatasaray
Lisesi olarak hizmet veren Fer’iye Sarayları’nın küçük bir bölümü artık
Galatasaray Üniversitesi’ne ev sahipliği yapacaktı.
1995 yılında
liseyi bitirdiğimde ara sınavla Galatasaray Üniversitesi’ne geçme sınavında
başarılı olamadım. Ben de İstanbul Üniversitesi’nin yolunu tuttum. Ortaköy’deki
binaların tamamı restore edildi... Duvarlar boyanıp, yeni sınıflar
oluşturulurken bizim anıların geçtiği mekânlar da kaybolup gitti. Voleybol
sahamız kantin, futbol oynadığımız alanlar otopark oldu. Tabii ki anılarımızı
Galatasaray Üniversitesi için feda etmekten dolayı üzüntü duymuyorum. Çünkü
bizim oyun oynadığımız alanlarda İletişim, Mühendislik ve Teknoloji, İktisadi
ve İdari İlimler, Fen-Edebiyat, Hukuk fakültelerinin öğrencileri ders
görüyorlar. Umarım Galatasaray Üniversitesi ve çevresindeki diğer eğitim
kurumları Fer’iye Saraylarının kalıcı ev sahipleri olurlar. Neden mi?
Çocuklarımız ve gençlerimizin bizden daha çok hayal kurmaya hakları var. Boğaziçi
bence dünyanın en güzel hayal sahnesi. Ondan faydalanmayı, onun kenarında
yaşamayı, okumayı en çok çocuklarımız ve gençlerimiz hak ediyor.
B+ 16
Eline sağlık güzel bir yazı olmuş, devamını bekliyorum...
YanıtlaSilEline saglik Gorkemu
YanıtlaSilFevkalade bir yazi bu Gorkem bey hem tebrik hem tesekkur ederim...Lakin koprude trafik artayaziyor, atan kazansin!...
YanıtlaSilBence onu bir zamanlar ufak tefek olup da karşıda oturanlar düşünsün.
YanıtlaSilBiz maça devam edelim...
Iyi Gunler,
YanıtlaSilTesadufen blogunuza geldim ve bu yaziyi okudum.
2 seyi duzeltmek istiyorum:
- Ortakoy ilkokul olarak 1965'e kadar degil 1967-1968 ders yili dahil hizmet verdi.
- Ilk 10 kiz 1966 yilinda degil, 1965 yilinda yetistiriciye girdiler.
Yalçin Meçoglu
107-8-9
(En son ilkokul mezunlarindan: 1963 girip, 1968 ilkokul mezunu)