16 Temmuz 2012 Pazartesi

İSTANBUL KONULU BİR DERS (PROJE) ÖNERİSİ (İDİ!)

Hayata geçmeyen bir ders projesiydi: İstanbul’u büyük bir höyüğe benzetmek hiç yanlış olmaz.
Hatta arkeologların höyük tanımından daha da fazlası var İstanbul’da. Tarihi Yarımada, höyüğün en tepe noktası, tabakalanmanın (kent tarihinin) en rahat anlaşılacağı yer. Bir tarafta Kadıköy ve Üsküdar, diğer tarafta Beşiktaş, Beyoğlu, Eyüp hatta Bakırköy, höyüğün eteklerinde yer alan bölgeler. İstanbul’un fazlası ise İstanbullular ve onların yarattıkları. Zengin bir insan çeşitliliği, İstanbul höyüğünü şekillendirmeye devam ediyor.

Höyük sürekli olarak nefes alıyor ve değişiyor. Yıkıntıların üstüne yeni kültür tabakaları ekleniyor. Her geçen gün höyük yükseliyor. Yükselirken de birçok veriyi tahrip ediyor. Maalesef bu tahribatı sistemli bir şekilde izleyemiyoruz. Çok sevdiğimiz kent İstanbul’u İstanbul yapan özellikleri kaybediyoruz. Onu tanıma ve yeni İstanbullulara anlatma şansını yitiriyoruz. Sonuç olarak da yaşadığı kenti tanımayan (tanımadığı için sevemeyen) bir üniversite gençliği, bahsettiğimiz tahribatı daha hızlandırmaktan başka bir dinamiğe dönüşemiyor.

Dersin amacı, bir yandan yaşadıkları kentin tarihi derinliğini gençlere aktarırken, alanda yapılacak çalışmalarla “değişen kent coğrafyası”nı üniversite gençliğinin fark etmelerini sağlamak; “sanal bir kent arkeolojisi” çalışması yapmak. Ders programı sona erdiğinde, öğrenci sayısı ve profiline göre seçilmiş ilçe, mahalle, sokak veya parsel ölçeğindeki bölgenin kronolojisinin, geçirdiği tahribatların ve kırılma noktalarının, bir kazı çalışması raporunda olduğu gibi ortaya koyulması ve kent planları üzerine sayısal olarak işlenmesi planlanıyor. Öğrenciler, sayısal ortama alınan veriler paralelinde, son ders olan değerlendirme bölümünde, kent hakkında yorum yapmaya, çıkış yolları aramaya ve öneriler geliştirmeye çalışacaklar; yaşadıkları büyük höyük İstanbul’un yitirilmiş, toprak altında kalmış ve yaşayan değerlerini bir arada görecekler.

Arkeologlar höyük yerleşmelerinde, yerleşmenin tabakalanmasını anlamak, orada yaşayan insanların günlük çalışmalarında neler yaptığını, neler yiyip, neler ektiğini anlamak için özenle kazarlar. Her indikleri tabakada karşılaştıkları malzemeleri sistemli bir şekilde toplarlar. Çünkü bilirler ki o tabakayı kazdıktan sonra bir daha geri dönüş yoktur. Ders, öğrencilerin, zaten tahrip olmuş kent tabakalarını kazı yapmadan, alan çalışmaları ve kütüphane araştırmalarıyla ortaya çıkarmaları, yani genel resmin eksilen bölümlerini tamamlamaları üzerine kurulu.


Höyüğün ilk katmanında Bizans surları, Büyük Saray var.
Ardından Sultanahmet Camii gözüküyor.
İstanbul'a tüy diken gökdelenlerde oturanlar höyüğün şimdilik son sakinleri.

Hiç yorum yok: