28 Şubat 2011 Pazartesi

ARKEOLOJİ MERAKLISI TATİLCİLERE 3: ASSOS

Başbakanımız, arkeologların büyük çabalarla geçmişimizi aydınlatmak için ortaya çıkardığı önemli buluntulara "şey" diyedursun... Ben de size "şey"lerin bulunduğu bazı önemli arkeolojik merkezleri tanıtmaya devam edeyim. Unutmayalım ki bu şeyleri yaratanlar da insandı. Gökten gaipten gelmediler. Tek sorunları müslüman olmamaları mı acaba? Ama bunun için onları suçlamak yersiz olur.

Eskiden deniz kenarındaki bir balıkçı barınağı, palamut depoları, gümrük binası ve yamaçtaki küçük köyden oluşan Behramkale nasıl oldu da, bugün Troas Bölgesi’nin en çok ziyaret edilen arkeolojik ve turistik merkezlerinden biri haline dönüştü? Bu dönüşümdeki en önemli katkı, arkeolojik kazıların 1981 yılında başlaması ve kazı ekibinin ısrarlı çalışmaları sonucunda kent çevresinin “kentsel, arkeolojik, doğal sit” olarak koruma altına alınmasıydı. Limandaki taş binaların aslına uygun olarak onarılarak turizme açılmasının ardından, ünlü Yunan düşünürü Aristoteles’in üç yıl kalarak hocalık yaptığı Assos, Çanakkale’nin en çok ziyaretçi ağırlayan antik kentlerinden biri oldu.

Texier, Clark ve Bacon

Aslında kent hakkında araştırmalar 1981 yılından çok eskilere dayanıyor. Geçmişi 18. yüzyıla kadar uzanan araştırmaların getirdikleriyle götürdükleri halen uzmanların tartıştığı bir konu olarak gündemdeki yerini koruyor. Charles Texier’nin 1849 yılında yazdığı, Anadolu’yu tanıtan üç ciltlik kitap, Assos’taki Athena Tapınağı’nın arşitrav parçalarını Louvre Müzesi’ne götürülmesiyle ödüllendiriliyor. Ödülle ilgili emir bizzat dönemin padişahı II. Mahmut tarafından veriliyor. Bir diğer örnek de, 1881’de Osmanlı’dan izin alarak Assos’ta kazılara başlayan Clarke ve Bacon isimli araştırmacıların buldukları parçaların yarısını Boston Müzesi’ne taşımalarıyla karşımıza çıkıyor. Dört yıl süren bu kazı kampanyası Amerikalıların Anadolu topraklarında yaptığı ilk çalışma olarak biliniyor.

İlk Tunç Çağı’ndan günümüze…

2005 yılından aramızdan ayrılan, Assos kazılarının başkanlığını 25 yıl yürüten Ümit Serdaroğlu yaptığı yayınlarda, kentteki uygarlık izlerinin İlk Tunç Çağı’ndan (yaklaşık 5-6 bin yıl önce) günümüze kadar kesintisiz olarak devam ettiğini bildiriyor. Kent, M.Ö. 7 yüzyılda Trakya kökenli Mysialılar ve sonrasında Aioller tarafından kullanılıyor. M.Ö. 560’da Lydialılar, M.Ö. 546’da ise Perslerin egemenliğine geçiyor.

M.Ö. 4 yüzyılın koltuk kavgaları

M.Ö. 387’de Anadolu’da Pers egemenliği sürerken, banker Eubolos kendini Assos ve Atarneas’ın hükümdarı ilan ediyor. Bu durum günümüzde de çok sık karşılaştığımız koltuk kavgalarına taş çıkartan bir olaylar silsilesiyle sonuçlanıyor. Eubolos, hizmetkârı Hermeias tarafından öldürülüyor. Hermeias, Platon ve Aristotales’in öğrencisi. Hükümdarlığı sırasında Aristotales’i ders vermesi için kentine davet ediyor. Bununla da kalmayıp kuzeniyle evlendiriyor. Evlilik çok uzun sürmese de, mantığın kurucusu olarak kabul edilen, bilim ve düşünce tarihini etkilemiş en önemli düşünür Aristotales üç yıl boyunca kentte ders veriyor.

Hermeias’ın sonunu M.Ö. 345 yılında, Perslerle birlik olan Rodoslu Memnon hazırlıyor. Memnon, Hermeias’ı kentine davet edip, onu Persler’e teslim etmekle kalmıyor. Hermeias’ın ağzından yazdığı bir mektupla, “Persler’in egemenliğini tanımaları gerektiğini ve yerini Pers Kralı Antaxerxes’e bıraktığını” Assos’la hareket eden tüm kentlere yolluyor. Kentler savaş olmadan Persler’in eline geçiyor. M.Ö. 334 yılında Büyük İskender’in Persler’i yenmesiyle bölgedeki Pers etkisi bitiyor. Galyalılar ve Bergama Krallığı’nın kısa sürelerle egemenliğine giren kent en zengin günlerini Roma Dönemi’nde yaşıyor. Romalılardan sonra sırasıyla Bizanslılar, Haçlılar ve Osmanlılar Assos kentinin muhteşem günbatımını seyretme şansını yakalıyorlar.

Kentin koruyucusu Athena

Kenti gezenlere veya burada kazı yapanlara, kentin en güzel yapısı hangisidir diye sorarsanız, cevap hiç kuşkusuz, şu an neredeyse tamamına yakını tahrip olmuş, parçaları yurtdışındaki müzelere dağılmış Athena Tapınağı olur. M.Ö. 530 yılında kentin en yüksek noktasında yapılan tapınak, kentin koruyucusu Athena’ya adanmıştır. Kentin simgesi olan, denizden ve karadan çok iyi algılanan tapınağın yeri, Assos’u gezmeye gelenlere -özellikle günbatımını tercih edenlere- bu noktanın kutsal bir alan olduğunu hissettiriyor. Tapınağın bir başka ilginç özelliği ise, Anadolu’daki Arkaik Dönem Dor düzeninde yapılmış tek tapınak olmasından geliyor.

Assos’ta kazılar Çanakkale 18 Mart Üniversitesi arkeologlarının yönetiminde devam ediyor. M.Ö. 4 yüzyılda yapılmış döneminin en iyi korunmuş surları, M.Ö. 2. yüzyılda yapılmış Aristotales’in ders verdiği gymnasion’u, Serdaroğlu başkanlığındaki kazılar sırasında gün ışığına çıkarılan M.Ö. 3 yüzyıla tarihlenen tiyatrosu, nekropolü, meclis binası ve kentin kalbi konumundaki agorası, hâlâ kenti gezme şansını bulamayanları bekliyor.

Assos Klasik Dönem sonrası yapılarıyla da tanınıyor. Aziz Paul ve Aziz Lukas’ın ziyaretleri sonucunda Batı Anadolu’da Hıristiyanlığı ilk kabul eden kentlerden biri olarak bilinen Assos’un M.Ö. 4 yüzyıla ait kilisesi mutlaka gezilmesi gereken bir Erken Hıristiyanlık Dönemi yapısı. Bir diğer önemli yapı da 14. yüzyılda I. Murat’ın (Murat Hüdavendigâr) devşirme malzemeyle yaptırdığı cami.

Kentte Aristoteles’in mirası yaşatılmaya devam ediyor. Yılda iki kez “Assos’ta Felsefe” başlığı altında düzenlenen felsefe günleri, uzmanlar ve felsefe severlerin katkılarıyla farklı konuları tartışmaya açıyor. Assos’u taze bir bilgiyle terk ediyoruz. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi arkeologları, Anadolu’da ilk arkeolojik araştırmalarına Assos’ta başlayan Amerikan Arkeoloji Enstitüsü’nün desteğiyle, kentin en önemli yapısı olan Athena Tapınağı’nın aslına sadık kalarak yeniden yapılması (rökonstrüksiyon) için proje geliştiriyor.

Hiç yorum yok: