17 Temmuz 2013 Çarşamba

PARÇALAR BİRLEŞİYOR

"Boş bir sayfa bir ozanın duyguları için ne ise duvarlar da toplumun yaratıcı dürtüsü için odur"

Bedri Rahmi'nin mozaiğini kapatan reklam panoları sökülürken.
B+’nın 18. sayısında Ferda Çağlayan imzalı bir yazı yayımladık. “4. Levent Hazineleri” başlıklı yazıda, aslında uzun zamandır ihmal ettiğimiz bir değerimizi yeniden hatırlama fırsatını yakaladık. Ferda Çağlayan’a ne kadar teşekkür etsek azdır. O bir fotoğraf sanatçısı ama bir başka kimliği daha var: İstanbul’da kamusal alanda sanat denince akla gelen ilk isim. Yıllardır kıyıda köşede kalmış heykelleri, mozaikleri belgeliyor, bu eserlerin hikâyelerini araştırıyor.

Ferda Çağlayan’ın yazısının sonrasında kaybettiğimiz zamanı telafi etmek için hızla çalışmalarımıza başladık. Elimizdeki veriler oldukça kısıtlıydı: Çağdaş Türk sanatının en önemli altı temsilcisinin yaptığı yirmi duvar mozaiği. Bu mozaiklerin yarısından fazlası algılanamaz durumdaydı. Bir tanesi yıkılmıştı. Bir diğer veri de bu mozaiklerin bulunduğu bölgenin 2008 yılında “kentsel sit alanı” edilmiş olmasıydı.

Hemen harekete geçip mozaiklerle ilgili bir envanter çalışmasına giriştik. Gördük ki 1950’li yılların sonunda yapılmış mozaiklerle ilgili herhangi bir kurum basit bir envanter bile yapmamış. Ferda Çağlayan’ın yaptıkları olmasa, İstanbul III. Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na 23 Ekim 2012 tarihinde sunduğumuz dosyayı hazırlamakta çok zorlanırdık. 20 Kasım 2012 tarihinde yirmi mozaik kurul tarafından koruma altına alındı. İlk aşama tahminimizden de çabuk geçilmişti. Hemen mozaiklerin bulunduğu binaların sakinleri için bir bilgilendirme yazısı hazırladık. Kurulun koruma kararını da ekleyerek yazıyı 4. Leventlilerle paylaştık. “Aradığımız Parça Sizde Olabilir” sloganıyla 4. Levent mozaiklerini koruma çalışmamızı tüm kentte duyurduk. Ama hâlâ eksiklerimiz vardı. Mozaiklerin yapıldığı döneme ait makale, anı, eskiz ve benzeri belgelere ihtiyaç duyuyorduk. Araştırmaya Koruma Kurulu arşivinden başladık. Çağdaş Levent Derneği’nin çabaları dışında çok az bilgiye ulaştık. Ziraat Bankası’nın klima dış üniteleriyle tahrip ettiği Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun mozaik, Haziran 2010 tarihinde dernek tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bildirilmiş, Koruma Kurulu devreye girerek mozaiğin üzerini kapatan klimaları kaldırmıştı. Bu olumlu gelişme maalesef diğer mozaiklere yansımamıştı.

Sergi kataloglarından Ferruh Başağa ve Sabri Berkel’in yaptığı mozaiklerin bir bölümünün eskizlerine bulduk. Kütüphane araştırmaları sayesinde bir dergiye ulaştık. “Yeni Boyut” isimli plastik sanatlar dergisinin Kasım 1982 sayısında duvar resimleriyle ilgili kapsamlı bir dosya vardı. Sırf Thomas M. Messer’in kaleme aldığı yazıyı okumak bile bizleri başka bir noktaya taşıdı. Şöyle diyordu Messer, Burhan Doğançay’ın 1982 yılında Paris’teki Pompidou’da  açtığı serginin kataloğu için yazdığı önsözde: “Duvarların bir özelliği de bir şeyin dışı olmaları, hiç değilse bir dış yüzeye sahip olmalarıdır. Bu yüzey genellikle geniştir, kullanılmamıştır, korunmamıştır ve yasa ile olmasa da herkese aittir. Onun için duvarlar toplu bir anlatımın ve işlenmemiş duyguların alıcıları olarak kendilerini topluma sunarlar ve böylece görsel düşüncelerin, gösterge ve simgelerin taşıyıcıları olurlar. Boş bir sayfa bir ozanın duyguları için ne ise duvarlar da toplumun yaratıcı dürtüsü için odur.” 

Doğançay da, 10 bine yakın duvar fotoğrafı arasından seçilerek düzenlenen sergisinin kataloğuna şu notu düşmüştü: “Duvarlar bir çelişki sunuyorlar: Önce bir ayrım ve koruma aracı olarak başlamışlar. Ancak, tüm dünyada duvarların grafik anlatımındaki simge evrenselliği insanlar arasındaki iletişimi kanıtlıyor.”

Bu iki önemli sanat insanının 1982 yılında söyledikleri 4. Levent Mozaikleri koruma projesinin de ufkunu açtı. Kütüphane çalışması sürerken mozaiklerin üzerini kapatan elemanların kaldırılması için vatandaşlara resmi tebligatlar gönderildi.  Bu sayede Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun iki, Ferruh Başağa’nın bir mozaiği yeniden gün ışığına çıktı. Eren Eyüboğlu’na ait bir mozaik de tamamen açıldı.

“Aradığımız Parça Sizde Olabilir” sloganıyla başlattığımız kampanyaya gönderilen bir bilgi sayesinde Ferruh Başağa’ya ait olduğunu düşündüğümüz yeni bir mozaik bulduk. Böylece mozaik sayısı 21’e ulaştı. Bütün bu olumlu gelişmeler olurken iki apartman yönetimi de kendi inisiyatifleriyle mantolama altında bulunan Sabri Berkel’e ait üç mozaiği ortaya çıkardı. Bu durumu haber alır almaz apartman yönetimleriyle konuşarak bu işlemlerin Koruma Kurulu’nun izniyle ve restoratör eşliğinde belediye tarafından yapılacağını bir kez daha duyurduk.

4. Levent mozaikleriyle uğraşırken, İKSV’nin bu yıl 13.’sünü düzenleyeceği İstanbul Bienali’nin tanıtım kitapçığı elimize geçti. İlk cümlesi şöyleydi: “13. İstanbul Bienali’nin odak noktası, siyasi bir forum olarak kamusal alan fikri olacak. ” Hemen bienal yetkilileriyle iletişime geçerek projemizi anlattık. İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’ndaki benzerleriyle birlikte Türkiye’de kamusal alanda sanat fikrinin ilk örneklerini oluşturan 4. Levent Mozaikleri’yle İstanbul Bienali arasında bir bağ kurulabilir mi, sorusunun cevabını aradık. Aramaya da devam ediyoruz.

Artık mozaiklerin rölövesinin alınmasına sıra geldi. Yaz dönemi boyunca 21 mozaiğin rölövelerini alacağız. Böylelikle bir ayıbı daha kapatmış olacağız. 1950’li yılların sonunda yapılmış bu mozaiklerin maalesef rölöveleri yok. Nitekim 1990’lı yıllarda yıkıldığını öğrendiğimiz Nurullah Berk’in yaptığı mozaiğin elimizde sadece fotoğrafları bulunuyor. Ayrıntılı bir çizimi yapılmış olsaydı bugün bu eserin röprodüksiyonunun yapılması da çok kolay olacaktı. Rölöveler, en azından bugüne kadar ayakta kalmış diğer mozaikler için çok büyük bir önem taşıyor.  Mozaiklerin restorasyonun yapılabilmesi için de olmazsa olmaz bir etap.

B+ dergisi, 4. Levent mozaiklerinin koruma projesini, bu bölgenin bir açık hava sanat müzesine dönüştürme sürecini izlemeye devam edecek. Beşiktaş Belediyesi’nin Konaklar Mahallesi sakinleri, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin de desteğini alarak yürüttüğü çalışmanın gözü kulağı olacak. Umarız önümüzdeki sayılarda restorasyonu yapılan mozaiklerin pırıl pırıl fotoğraflarını da sizlerle paylaşmanın mutluluğunu yaşayacağız.

B+ 20






3 Temmuz 2013 Çarşamba

10 SORUDA ONALTIDOKUZ MUCİZESİ

Gezi olayları nedeniyle bu fakir kütüğü biraz ihmal ettim. Uzun zamandır Onaltıdokuz kuleleriyle ilgili aklımda sorular vardı, cevaplarını bulamadığım... Araştırdım ve buldum.

Kendin sor, kendin cevapla tekniğiyle “Tekmili birden 10 soruda Onaltıdokuz mucizesi” aşağıda emrinize amade... Maalesef keyifle okuyun diyemiyorum, çünkü keyfinizi kaçıracağının garantisi var. 



Soru 1:
Son sorulacak sorudan başlayayım: Onaltıdokuz kuleleri yasalara uygun mu?

Cevap 1:
Maalesef uygun. Bu durumu projenin sahibi Mesut Toprak da doğruluyor: “Bizim ne ruhsatımızda ne de imarımızda hiçbir sıkıntı yok. Yaptığımız proje tamamen imar planına uygundur” (Bakınız: Hürriyet Gazetesi, 19 Nisan 2013, sayfa 8)

Soru 2:
Peki Mesut Toprak’a inanmalı mıyız?

Cevap 2:
Evet proje imar planına uygun, ruhsatı var ama bence yasal değil. Çünkü öncelikle kamu yararı gözetilmemiş. Bir kişinin veya kurumun çıkarları gözetilerek alınmış imar tadilatı kararları neticesinde Tarihi Yarımada silüetini de etkileyen üç kule inşa edilmiş.

Soru 3:
Ne yani Mesut Toprak yalan mı söylüyor?

Cevap 3:
Yalan söylemiyor. Sadece olayları kendi şirketinin çıkarlarını gözeterek, süreçteki bazı durumları dillendirmeden anlatıyor.

Soru 4:
O zaman süreci bir özetleyin de anlayalım.

Cevap 4:
Arsanın ilk sahibi Mensucat Santral. Ardından bir bölümü Yapı Kredi’ye, bir bölümü de Pamukbank’a kalıyor. Pamukbank ait bölüm sonradan TMSF’ye geçiyor. Sonuç olarak Mehmet Toprak’ın sahibi olduğu Astay Gayrimenkul Mayıs 2007’de TMSF’den arsayı 45 milyon liraya satın alıyor (Hürriyet, 02.06.2013).

Ardından hızlı bir “tadilat dönemi” başlıyor. Arsa alındığı tarihte "emsal 1". Herhalde bu emsalle uygun rant elde edilemeyeceği düşünülecek olacak ki 16 Mayıs 2008 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi 1/5000’lik Nazım İmar Planı’nda bir tadilat yaparak emsali 2,5’a çıkarıyor, yüksekliği serbest bırakıyor. Aynı zamanda plandaki ticaret+turizm ifadesi “turizm tesis alanı” ibaresiyle değiştiriliyor (Karar No: 1117).

Soru 5:
Bölüyorum ama meclisteki üyelerden bu duruma itiraz eden olmuyor mu?

Cevap 5:
Oluyor. O dönemde Saadet Partisi üyesi, şimdi Ak Parti üyesi Ahmet Sadıkoğlu şöyle diyor: “Bu plan ve yer incelendiğinde, sanki bu parsele ciddi imtiyazlar sağlanmış hissi var. Eski plandaki çekme mesafeleri 10 metreyken 5 metreye indiriliyor. Emsal 1 iken, 2,5’a çıkarılıyor. Taban alanının %50 olması, bina yüksekliğinin serbest olması, birinci bodrum katın iskân edilebilir ve emsal harici olması gibi. Bir parselde bu kadar yüksek oranda imtiyaz sağlanmasının uygun olmayacağı kanaatindeyim.”

Soru 6:
Bölmeye devam ediyorum ama aklıma takıldı, başka itiraz var mı?

Cevap 6:
Var! CHP üyesi Halil Sarıca da itiraz ediyoruz. Arsanın bulunduğu yerin altını çizerek şöyle diyor Sarıca: “Zemin kotu itibari ile İstanbul’un Marmara siluetinde kalıyor. Tarihi Yarımada’ya çok yakın bir noktada bulunan parsel, Sur Tecrit Bandı dışında kalsa da, surlar ve Tarihi Yarımada’ya etkileri açısından etüt edilmelidir. Koruma Kurulu görüşü alınması gereklidir. ”

Sözünü şöyle bitiriyor: “İleride Gökkafes, Park Otel gibi tartışmalara meydan vermemek için İmar Komisyonu üyesi olarak bu rapora katılmıyorum. Bizim rapora oyumuz rettir. Arz ederim.”

Soru 7:
Peki ne oluyor?

Cevap 7:
Oy çokluğuyla plan tadil ediliyor. Burada belirtmek gerekir: Ak Partili üyeler kabul diğer partili üyeler ise ret oyu veriyor.

İsterseniz süreci anlatmaya devam edeyim.

İstanbul Büyükşehir Belediye meclisindeki tartışmalar/tadilatlar devam ederken Ekim 2008’de Zeytinburnu Belediyesi 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı’nda da bahsi geçen tadilatları işaretliyor ve aynı ay onay için İstanbul Büyükşehir Belediye meclisine gönderiyor. Mayıs 2009’da bu plan da onanıyor (Karar No: 296).

Bu arada yukarıda bahsettiğim oy çokluğuyla onanan 1/5000’lik Nazım İmar Planı’nına Mimarlar Odası (11.09.2008), CHP İl Başkanlığı (27.08.2009) ve bir şahıs (10.09.2008) tarafından itiraz ediliyor. İşin garibi 1/5000’lik plana yapılan bu itiraz neticelendirilmeden 1/1000’lik plan onanıyor.  Kadı kızında da böyle kusurlar olur diyerek itirazın görüşüldüğü Mayıs 2009 tarihine gidelim. İtiraz gerekçelerinin bir bölümünü alıntılayalım:

“Zeytinburnu 89 pafta 771 ada 12 parselin zemin kotu itibariyle İstanbul'un Marmara silueti kapsamında kaldığı, tarihi yarım adaya çok yakın bir noktada bulunan parseldeki yapılaşmanın getirilen yükseklik değeri net bir şekilde belirtilmediğinden İstanbul'un Siluetini nasıl etkileyeceğinin anlaşılamadığı, Emsalin 2,5 olması çevre yapılanma şartlarının çok üstünde olduğu özel yapılaşma şartları ile de İstanbul Yönetmeliğine aykırı olduğu, bahse konu planın tanımlanan yapılanma koşullarında kullanımlar ve yakın çevre ile ilişkisinin nasıl kurulacağının anlaşılamadığı bahse konu parselin ne kadar Sur Tecrit Koruma Bandının dışında kalmakta ise de Surlar ve tarihi yarımadaya etkileri bakımından etüt edilmesi gerektiği, ayrıca bodrum katlar emsal harici tutularak iskan edileceğinden verilen emsal değerinin gerçekçi olmadığı, itiraz konusu plan değişikliği yapı nüfus ve trafik yoğunluğunu arttırıcı İstanbul İmar Yönetmeliğine ve Plan Yapım Yönetmeliğine aykırı ,emsal teşkil edici olduğu gerekçeleri ile 05.07.2008 t.tli 1/5000 ölçekli Nazım İmar Tadilat Planına itirazedilmektedir.

Özetle itirazın dayandığı en önemli başlık: İstanbul silüeti! İtirazcılar, bu binaları yaparsanız İstanbul’un silüetini etkiliyebilirsiniz. Bunu etüt etmelisiniz, diyor haklı olarak...

Soru 8:
Dayanamıyorum, tekrar böleceğim. Sonuç ne oluyor?

Cevap 8:
Tahmin ettiğiniz gibi! Ak Parti üyelerinin oylarıyla, bir başka deyişle oy çokluğuyla itirazlar reddediliyor (Karar No: 789).

Sonuç: Planlar tadil edile edile Onaltıdokuz yasal hale getirilmiş oluyor.

Soru 9: 
Herşey tamam da Hürriyet Gazetesi’nde 2 Haziran 2013 tarihinde Vahap Munyar’ın Astay Gayrimenkul’ün sahibi Mesut Toprak’la yaptığı söyleşide Munyar’ın “Siz izinleri alırken İstanbul’un siluetine dönük bir titizlik var mıydı? Projeye o yönüyle bakıldı mı” diye sorduğu soruya Toprak “Kimsenin aklına böyle birşey gelmedi. Zaten Sultanahmet Camii ile bu binalar arasında kuş uçuşu 7-8 kilometre var” diye cevap vermiş. Belediye meclisinde tartışmalar yapılırken, planlara itirazlar değerlendirilirken Mesut Toprak’ın haberi olmamış mı?

Cevap 9:
Cevap 3’te söylediğim noktaya geldik işte... Bu binaların daha projeleri yapılmadan önce İstanbul Büyükşehir Belediye meclisinde tartışılan imar planları tadilatlarında bile bu tehlikeye işaret edilmiş. Gerek CHP’li meclis üyesi, gerekse 1/5000’lik plana itiraz edenler, bu imar hakkının İstanbul siluetine etki edeceği endişesini dile getiriyorlar. Mesut Toprak da Vahap Munyar’la yaptığı söyleşide “kimsenin aklına gelmedi” diyebiliyor. Elinizi vicdanınızı koyun ve siz cevap verin! Mesut Toprak’ın, tarihlerini ve özetini yukarıda verdiğim itirazlarda konu edilen projenin İstanbul siluetine etki edebileceği bilgisinden nasıl haberdar olmaz?

Soru 10: 
Başbakan bu binayla ilgili “Sahibiyle konuştum. Tıraşlayın dedim. Ama hiçbir şey yapmadılar. O yüzden çok kırıldım, 5 yıldır konuşmuyorum” dediğini okuduk (Bakınız: Hürriyet Gazetesi, 18 Nisan 2013, sayfa 14). Proje yasalsa Başbakan neden tıraşlama istiyor?

Cevap 10:
Zaten kafalarımızın karıştığı konu da bu! Birinci sorun, beş yıllık bir küslük meselesi. Bundan beş yıl önce, proje ortada yoktu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 1/5000’lik planın üzerindeki tadilat tartışılıyordu. Dolayısıyla beş yıllık küslüğün altında herhalde başka sorunlar olsa gerek. Gelelim ikinci ve daha temel soruna! Eğer proje yasalsa niye tıraşlanması isteniyor? Değilse Başbakan gereğini yapması gerekirken niye projenin sahibine küsüyor? Bu iki soruya cevap verilmesi gerekiyor. Ama şunu da tekrarlayalım. Bu binayı Astay Gayrimenkul’ün inşa etmesini sağlayan imar tadilatları İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Ak Partili belediye meclis üyelerinin oylarıyla geçti. İstanbul Büyükşehir ve Zeytinburnu belediye başkanları da aynı partinin üyeleri... Soruya soruyla cevap verelim: Başbakan neden kendi partisinin üyelerine değil de Mesut Toprak’a kızıyor. Neden patrona ricacı olmak yerine yasaların kendisine tanıdığı imkânlar çerçevesinde hareket etmiyor?

Meraklısına not: Mayıs 2013’te İstanbul 4. İdare Mahkemesi 1/5000 ve 1/1000’lik planların iptal edilmesi kararını verdi. Bu karar nelere kadir? İzleyelim, görelim!