Cepteki para, sağlık, ana-baba, akrabalar… Hepsini birer
birer yitirebiliriz. Yitiriyoruz da! Bazıları öylesine şanssızlar ki bütün
sevdiklerini kısa bir süre içinde veya bir arada kaybediyor. Ama ayakta dik
durmak lazım. Anılar bu noktada devreye giriyor. Doğduğunuz ev, çocukluğunuzun
geçtiği mahalle, pazar günleri ailece gittiğiniz piknik alanları, teyzenizin veya amcanızın yazlığı… Küçük bir gazete parçası, dayınızın askerden
yolladığı bir mektup, aile albümü… Bütün bunlar, kaybettiklerimiz için küçük ama
zora düştüğümüzde sımsıkı sarıldığımız avuntularımız.
Herkesin olduğu gibi benim de anı mekânlarım var. Sevdiğim,
ziyaret etmekten mutluluk duyduğum binalar. Biri dün akşam yandı, kül oldu. Kış
ortasında baldırı çıplak evsizler gibi kalakaldı. Burayı dört duvar ve çatıdan
ibaret görenler için sorun yok. Büyük camialar böyle günlerde bir araya
gelirler, gerekeni yaparlar. Ki öyle yapılacağına inancım tam. Ama benim gibiler için sorun bununla sınırlı
değil. Binayla birlikte muzırlıklarımız, haylazlıklarımız, sohbetlerimiz,
sevdalarımız, kavgalarımız, mutlu ve saf günlerimiz de yandı. İşin kötü yanı
bunları yerine koyacak bir camia, bir hükümet, bir erk yok. Bu anıları yeniden
biriktirmenin de imkânı yok.
Şairin dediği gibi ne olursa olsun, bütün işimiz gücümüz
yaşamak olacak. Yaşayacağız ama bir tarafımız eksik kalacak.
Kül olan anıların özeti için tıklayınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder