1990'lı yılların sonu veya 2000'li yılların başı olmalı.
Aradım, taradım tam tarihi bulamadım. Bir yandan yüksek lisans devam ediyor,
diğer yandan ÇEKÜL Vakfı'nda çalışıyorum. ÇEKÜL'e bir mektup geldi Mimarlar
Odası'ndan, bir sergi hazırlığıyla ilgili olarak...
Bugünlerde rastlanmayacak
bir incelikle, Mimarlar Odası hazırlayacağı sergi için sivil toplum
kuruluşlarıyla fikir alışverişinde bulunmak istiyordu. Hatta serginin kurgusunu
birlikte hazırlayalım diyordu mektup. Gökhan’la (Kılınçkıran) birlikte gönüllü
olduk. İlk toplantı için Mimarlar Odası’nın
Yıldız Karakol binasındaki yerine gittiğimizde Sami Yılmaztürk’le tanıştık.
Uzun ve üzeri kalabalık bir masa üzerinde sergi üzerine haftalarca kafa patlattık. Katılımcılar, toplantının iki en genç üyesinin çoğunlukla ayakları yere basmayan fikirlerine
maruz kaldı. Oturumları yöneten Sami bey, bizi sabırla dinledi,
yetmedi bir de serginin teknik hazırlığını iki tecrübesiz gence, yani bize
emanet etti.
O dönem taze mimar olan Gökhan tasarımları yaptı. Photoshop’la
ciddi olarak tanışmamız o günlere denk gelir. Ayrıca ilk editörlük tecrübem de
bu olabilir. Çünkü bize ham metinler veriyorlardı; bunlardan başlık, spot
çıkarmak bizim işimizdi. Ayrıca Gökhan’ın çizdiği yazı alanlarının içine
sığmayan metinleri makaslamayı veya tam tersini ben yapıyordum. Gökhan’ın
evinde uzun geceler boyunca, herhalde 20’den fazla paftayı zevkle hazırladık. Kâğıthane’de
bir baskı atölyesinde paftaları basmaya gittik. Kâğıthane
meydanında bir kahvede heyecanla sonuçları beklediğimizi dün gibi hatırlıyorum.
Büyük ihtimalle ikimizin de ürettiği ilk ciddi işlerdi. İşler beğenildi. Birçok
yerde sergilendi. Paftalar sergilerde geze geze paralandı diyebilirim.
Biraz
önce Gökhan’ı aradım hangi “kent suçlar”ını hazırlamıştık diye... İkimizin sığ
hafızasından bugüne gelenler sadece “Kız Kulesi”, “Koç Üniversitesi Kampüsü”, “Fenerbahçe
Pyramid Alışveriş Merkezi”, “İş Kuleleri”… Umarım Gökhan evindeki hard disk’lerde
işleri bulur ve ben bu fakir kütükte yayınlarım.
Şimdi düşünüyorum da böyle bir sergiyi bugün hazırlamak neredeyse imkânsız. Ne tarafa dönseniz kente ihanet eden yüzlerce mimari projeyle karşılaşıyoruz. Herhalde içinde bulunduğumuz günlerde kolay olan kente saygılı projelerle ilgili bir sergi yapmak. Çünkü sayıları bir elin parmaklarını geçmez!
Bu arada Gökhan, o günlerde
Sami Bey’in bir jestini hatırlattı telefonda: İş bittikten sonra taze mimar
Gökhan’ın Mimarlar Odası kaydı yapıldı ve ilk yıl aidatı bedelsiz olarak
armağan edildi. Taze bir arkeolog olarak bana kalan ise bir işi başarmanın
heyecanı, gururu ve güzel insanlarla tanışmanın mutluluğu oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder