2014 yılı olmalı, oturduğum mahalleyi yazmıştım bir dergi için... Buraya koyayım, kaybolmasın... 2014'ten bugüne bayağı bir değişiklik olmuş, yazmadan geçemeyeceğim.
Kahraman
mahalle yeni düzene karşı
Bazen bir sokağı, bir mahalleyi veya bir kenti
anlamaya çalışırken önünüze sunulan rakamlar, istatistikler, tarihçeler,
falanca padişah döneminde kurulup filanca kral zamanında geliştiğini anlatan bayatlamış
bilgiler size hiçbir şey ifade etmeyebilir.
Sabah erkenden yola koyulup sokaklarında
kaybolmak; fırınından aldığınız dumanı üstünde böreği yandaki kahvenin demli
çayıyla midenize indirmek istersiniz. Parkında soluklanıp sevdiğiniz bir şairin
şiirini mırıldanmak veya bir meydanında tesadüfen rastladığınız sokak
çalgıcısını dinlemek hoşunuza gider. Yüzlerce sayfa tasniflenmiş bilginin size
aktaramadığı duyguyu bir sokağı başından sonuna kadar yürüyerek
hissedebilirsiniz.
Veya hissedebilirdiniz!
Çünkü artık yaşadığımız kentler bizim olmaktan
yavaş yavaş çıkıyor. Dar sokaklarımızı, geleneksel dokularımızı,
mahallelerimizi, komşuluk ilişkilerimizi kapitalizm denilen doyumsuz canavara
kaptırmak üzereyiz.
Madalyonun karamsar tarafında küresel
politikaların etkisindeki insanların basit birer tüketici olarak kodlandığı bir
çağın resmi var. Bu politikaları şekillendiren güçler sokakların, mahallelerin,
kentlerin bizim olduğunu hafızalarımızdan silmek için sistematik olarak
çalışıyor. Öznesi olduğumuz dünyanın nesnesi olmaya zorluyorlar. Maalesef
amaçlarına ulaşmak için önlerine ne geliyorsa yıkıyorlar.
Ama bir de madalyonun diğer yüzü var. Sizlere
umut aşılamak için Beşiktaş’ın bir mahallesini ziyaret edeceğiz bu sayfalarda.
Madalyonun iyimser yüzündeki mahallede insanlar hâlâ öznesi oldukları bir
hayatı yaşamak için direniyor. Komşusuna yardım ediyor, esnafa selam veriyor,
bir arada yaşamanın ve paylaşmanın paha biçilmez bir değer olduğunu çok iyi
biliyor. Onun için Abbasağa Mahallesi’ni tanıtırken 17. yüzyılda sarayda
Haremağası olan, mahallenin kurucusu Abbas Ağa’dan bahsetmek yerine yukarıdaki
değerlerin koruyucusu Abbasağalılardan bahsetmeyi yeğliyorum.
Abbasağalılar müziği ve eğlenmeyi sever.
Mahallenin kalbi Abbasağa Parkı her yaz birbirinden güzel konserlere ev
sahipliği yapar. Sıcak yaz gecelerinde Entu’nun Rock sound’uyla harmanladığı Karadeniz
ezgileriyle horon tepen bir İngiliz’i görebileceğiniz İstanbul’daki tek mahalle
Abbasağa’dır.
Üzerine şarkı yazılmış bir mahalledir
Abbasağa. “Abbasağa Parkı” parçasının sahibi Abbasağalı Baba Zula’nın neredeyse her yaz parkta
verdiği konserler Abbasağalılar için bir mahalle ritüeline dönüşmüştür. Sadece
Abbasağa’dan değil İstanbul’dan birçok müdavimi oluşmuştur Abbasağa Parkı’ndaki
Baba Zula konserlerinin...
Abbasağalılar misafirperverdir. Gezi Olayları
sırasında piyanosuyla birlikte Taksim’deki direnişe destek vermeye uzak
diyarlardan gelen Davide Martello’ya gönlünü açmayı bilmiştir. Martello’nun
binlerce kişinin önünde Abbasağa Parkı’nda ağlaya ağlaya verdiği konser
Abbasağalıların belleğine kazınmıştır. Eğer bir gün Beşiktaş Belediyesi
mahallelilerle birlikte Abbasağa’da bir bellek mekânı veya bir mahalle müzesi
açmayı planlarsa o mekâna konulacak ilk obje Martello’nun piyanosu olabilir.
Ve “çapulcu”dur Abbasağalılar. Yeri
geldiğinde mesajını tencere tavasıyla gürültü çıkararak verir, yeri geldiğinde kol
kola yürür Beşiktaş’a, biber gazına karşı...
Abbasağa Forumu ile birlikte tescillenen bir
özelliği de ayrıştırıcı değil kucaklayıcı olmasıdır Abbasağalıların... Her
kesimden, kimlikten, milletten insanın fikirlerini rahatlıkla söyleyebildiği bu
forum Gezi Parkı direnişiyle başlayan özgürlükçü hareketin kalesine
dönüşmüştür. Gezi Parkı olaylarının yaşandığı Haziran-Temmuz 2013 tarihlerinde
Abbasağalılar her gün binlerce kişiyi büyük bir zevkle burada ağırlamıştır.
Aynı zamanda saygılıdırlar... Abbasağa Forumu’na
katılmayanlar, hastalar, çocuklular rahatsız olmasın diye takdirin ve yuh
çekmenin çıt çıkarmadan nasıl ifade edileceğini de bilirler.
Vefakârdırlar. Bu topraklar için canını, kanını
verenleri unutmazlar. Teröre kurban verdiğimiz Abdi İpekçi, Ahmet Taner
Kışlalı, Bahriye Üçok, Bedrettin Cömert, Cavit Orhan Tütengil, Çetin Emeç,
Doğan Öz, Muammer Aksoy, Onat Kutlar, Uğur Mumcu, Ümit Doğanay ve Asım Bezirci
için Abbasağa Parkı’nın en güzel yerini ayırmışlardır. Gezi Parkı olaylarında
kaybettiğimiz canlarla birlikte Abbasağa Parkı’nın doğal koruyucularıdır
demokrasi kahramanları...
Şair ruhludur Abbasağalılar. Abbasağa
Parkı’ndan Beşiktaş Çarşısına inen yokuşların boş duvarları Cemal Süreyyaların,
Orhan Velilerin, Nâzımların dizeleriyle süslüdür.
Mahallenin rengi olur mu diyeceksiniz ama bu
mahalle siyah-beyazdır! Beşiktaş tribünlerinden çıkarak dünyanın konuştuğu bir
fenomene dönüşen Çarşı grubunun İnönü Stadı ve Beşiktaş Çarşısıyla birlikte üç
mabedinden biridir Abbasağa. Türkiye’de
son yıllarda değerlerini korumak için eğilip bükülmeden varolmayı başarmış
Çarşı’dan onur duyar Abbasağalılar.
Uzun lafın kısası insanın insan halidir
Abbasağalılar. Vicdanlarını kaybetmemiş, uğruna direneceği değerlerini koruyan,
paylaşımdan yana, hayvan sever ve iyi dostlardır. Yazının başında kısaca
bahsettiğimiz Abbas Ağa esaslı bir teşekkürü hak ediyor. İyi ki kurmuş Abbasağa’yı!
Teşekkürlerin büyüğü ise Abbasağalılara! Bizlere umut veren bir mahalle
modelini yaşatmaya direndikleri için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder